3 Kasım 2010 Çarşamba

Handikap

Handikap

Biliyorum, bu kelimenin Türkçesi de var: Engel.

Bundan yıllar önce 90'lı yılların başlarında, henüz asistan olduğum zamanlarda, DTCF’de kadim dostlarım, ağabeyim A. Fuat Doğu liderliğinde, İhsan Çiçek, Gürcan Gürgen ve bir süre sonrasında bağımsız çalışmayı yeğleyen Mehmet Somuncu ile birlikte, ortak bir takım çalışmalar ardından da yayınlar yapmaya başlamıştık.

Rahmetli üstadı azam Prof. Dr. Sırrı Erinç’in uzun yıllar öncesinde İstanbul Üniversitesi'nde bir dönem gerçekleştirdikleri ve onların rüzgârıyla başka birkaç kişinin yaptıkları dışında pek böyle işler yoktu coğrafyada.

Doğal olarak, bu bazılarında biraz haset, biraz da fesatlık doğurmuştu.

Her ikisi de tedavisi mümkün olmayan hastalıklar.

Araziye çıkmadan birkaç gün öncesinde cildimizin rüzgâr ve güneşten daha az etkilenmesi için sakal bırakmamız sebebiyle, sözünü ettiğim hastalıklarının etkisiyle bize bir de lakap takmışlardı:
Kara Sakal Çetesi.

Ne kadar sakil bir tutum…

Bu süreçte, bir gün o dönemdeki idarecilerden birisi beni odasına çağırdı.

Biraz tehdid, biraz nasihat cümleleri içerisinde yaptığımı(zı)n ileride doçentlik aşamasında bir handikap oluşturacağını söyledi.

Ben de kendisine, biz bu çalışmaları doçent olmak için yapmıyoruz, bilim olsun diye yapıyoruz dedim.

Tartışma uzamaya ve kullanılan kelimeler de doğal olarak sertleşmeye başladı.

Sonunda dayanamadım ve tarih herkesi yargılar, biz şimdi nasıl geçmişteki hocaları ve onların yaptıklarını yargılıyorsak tarih ilerde sizi de beni de yargılayacak dedim, odayı terk ettim.

Odayı terk ettim ama ortak çalışma yapmayı terk etmedim.

İyi ki de terk etmemişim…

Başlığı değiştirsem mi?

Hamdikap daha mı uygun olurdu acaba?

1 yorum:

  1. Sizi, değerli kılanda sahip olduğunuz vasıflarınız zaten.

    İnandığınız, doğru bildiğiniz bir yolda azim ve sebat göstererek emin adımlarla ilerlemek.

    Görevde sadakat,
    Söylemde hakikat,
    Eylemde sebat.

    YanıtlaSil